Hastalık zor… Ama evladın hastaysa, bu zorluğun adı bile yetmez anlatmaya. Daha dün kahkahalarla etrafı aydınlatan o can parçası, bugün halsiz, bitkin bir hâlde yatıyorsa... İşte o zaman zaman durur, kalbinin ortasına ince ince bir sızı yerleşir. Anne ya da baba olmak; bazen sessizce ağlayıp, sonra gözyaşlarını içine gömerek dimdik durmayı öğrenmektir.

Çünkü sen ne kadar güçlüysen, çocuğun o kadar güvende hisseder kendini. Senin gözlerindeki umut, onun en büyük ilacıdır. O yüzden içinden ağlasan da, dışarıya sevgiyle gülümsemelisin. İşte bu, anneliğin en sessiz çığlığıdır.

Söylemesi kolay, biliyorum… Ama içten gelen bir güçle ayağa kalkmalısın.

Çocuğuna destek olmak için önce sen dengede olmalısın. Korkularına teslim olma. Onun minik yüreği, senin büyük sabrına yaslanıyor. Ve bazen, bir annenin sessiz duası, ilaçtan daha güçlüdür.

Peki ne yapabilirsin?

Derin bir nefes al. Önce kendine iyi gel ki, ona iyi gelebilesin.

Sevgiyle dokun. Ellerinden geçen şefkat, çocuğun ruhunu sarar.

Yanında ol. Sessizce, ama varlığını hissederek… Bu bile yeter.

Olumla. “Her geçen gün iyileşiyorsun.” de, inandır.

Dinlen. Unutma, sen ne kadar güçlüysen o da o kadar güvende.


Güçlü olmak, duygusuz olmak değil. Güç, gözyaşlarını yüreğine akıtıp, evladının başında umutla bekleyebilmektir. Güç, bazen sadece onun alnına bir öpücük kondurup, “Buradayım” diyebilmektir.

Ve unutma:
Senin yüreğin attıkça, onunki daha cesur atar.

Raziye Gökbudak