Akıl Yaşta Değil, Baştadır (Olgunluktadır) Olgunluk, takvimde değil; tavırda, duruşta, yürekte başlar.
Akıl Yaşta Değil, Baştadır (Olgunluktadır)
Olgunluk, takvimde değil; tavırda, duruşta, yürekte başlar...
Zaman ilerler, takvim yaprakları düşer, doğum günleri art arda gelir. Ama insan büyümekle olgunlaşmaz. Olgunluk; kaç yıl yaşadığınla değil, yaşadıklarından ne öğrendiğinle ölçülür. Kimileri on sekizinde bir dağ gibi durur hayatın önünde, kimileri ellisinde hâlâ rüzgârda savrulan bir yaprak gibidir. Çünkü önemli olan yaş değil, o yaşa nasıl bastığındır.
Olgunluk, konuşmaktan çok dinlemeyi seçebilmektir. Karşındaki insanın kalbini kırmadan da fikirlerini söyleyebilmektir. Haklı olsan bile susmayı bilecek kadar kendine güvenmektir. Bazen geri çekilmenin bir yenilgi değil, bir bilgelik olduğunu fark etmektir. İnsan bazen kendi iç sesini, dış dünyanın gürültüsüne tercih etmeyi öğrendiğinde olgunlaşır.
Ne yazık ki toplum çoğu zaman yaşı bir kriter gibi sunar. "Daha küçüksün, anlamazsın", "O senden büyük, saygı duy" gibi cümlelerle yılların tek başına değerli olduğunu sanırız. Oysa saygı yaşa değil, karaktere duyulur. Küçük bir çocuğun sözleriyle dünyan aydınlanabilir. Ya da yaşı başını almış birinin tavırları seni hayal kırıklığına uğratabilir.
Olgunluk; özür dilemeyi bilmek, affetmenin yükünü hafifletmek, insanları oldukları gibi kabul etmeyi öğrenmektir. Herkesin bir hikâyesi olduğunu fark edip yargılamadan dinleyebilmektir. Ve belki de en önemlisi, başkasına değil kendine karşı dürüst olabilmektir.
Hayatın bazı gerçekleri vardır ki yaş ne olursa olsun, insanı bir anda büyütür. Acı, kayıp, sorumluluk… Bunlar gelir ve yaşa bakmaz. Seni bir anda çocukluktan yetişkinliğe sürükleyebilir. Ve o anda anlarsın: Yaş sadece bir rakamdır. Esas mesele, o rakamın içinde ne kadar insanlık biriktirdiğindir.
Birinin yaşına bakarak onun ne kadar olgun olduğunu anlamaya çalışmak, kitabın sadece kapağını okuyup içeriği hakkında karar vermek gibidir. Oysa gerçek hikâye sayfaların derinliklerindedir. Ve bu derinlik, yıllarla değil; yaşanmışlıklarla, yüzleşmelerle, içsel yolculuklarla şekillenir.
Olgunluk; bazen bir sabah uyanıp “ben değişmeliyim” demektir. Bazen kendi hatalarınla yüzleşip ağlamaktır. Bazen de kırıldığın yerden tekrar ayağa kalkabilmektir. Bu yüzden bir insanın kaç yaşında olduğundan çok, nasıl bir insan olduğuna bakmalıyız.
Unutma, bazı insanlar genç yaşta koca bir dağ gibi güçlüdür; bazıları ise yıllar geçse de içi boş bir kabuktan ibarettir. Olgunluk ne zaman geldiğini bile fark ettirmeden içimize yerleşir. Ve işte o zaman yaşadığımız her şey, anlam kazanır.
~~~
Gül Rüya Cintosun