Babalar Günü gelmiş.
Hiç düşünmedim baba için bir şeyler karalamayı.
Şimdi aklıma geldi.

Sahi… neydi baba?
Anne kadar güçlü müydü?
Uykusuz kalabilir miydi?
Nefessiz, bazen aç…
Kendi vaktinden, hayalinden, yorgunluğundan vazgeçebilir miydi?

Anne gibi şefkatli, sevgi dolu olabilir miydi?
O da babalığı hissederek öğrenebilir miydi?
Yoksa ona da tam olarak baba olamayan biri mi öğretmişti babalığı?
Öğrenmiş miydi gerçekten?

Neydi babalık?
Hiç düşünmeden kendini evladına siper etmek miydi?
Evladı üzülünce onunla üzülmek…
Hasta olunca başında beklemek, derdine derman aramak…
En önemlisi, dozuna bakmadan sevgi aşılamak mıydı?

Yok mu artık bunları yapan?
Var elbette…
Ama sayıları azalıyor, kıymetleri unutuluyor.

Şimdi başka bir sahne gelsin gözünüzün önüne:
Bir kız çocuğu, gıpta ile bakar başka bir babanın kızına sarılışına.
O sahne, ömür boyu yer eder zihninde.
Ne zaman aynı manzarayı görse,
Hep aynı kelime döner aklında:
Keşke…

Kaç kez tekrarlanır o “keşke”?
Kaç kez sarılmak ister babasına…
Kaç kez “Derdim var baba” demek…
Kaç kez başarılarını paylaşmak…
Kaç kez sadece susup başını omzuna yaslamak ister…
Ve kim bilir kaç kez, zihninde yarattığı o baba figürüne sığınıp devam eder yaşamın denizinde kürek sallamaya…

Yine de…
Tüm babaların ve hem annelik hem babalık yapan güçlü annelerin Babalar Günü kutlu olsun.
Ve eksik büyüyen her kalbin içinde sakladığı çocuklara, bir gün o “keşke”yi sarıp iyileştirecek bir sıcaklık diliyorum.
Aylin Özgür