Denizli'de ikindi yağmuru uyarısı!
Denizli'de ikindi yağmuru uyarısı!
İçeriği Görüntüle

Eğitim-iş Denizli 2 No’lu Şube Başkanı Gökhan Okulu, yaptığı basın açıklamasında,

"Türkiye ağırlıklı olarak ücretli ve maaşlı çalışanların bulunduğu, üretimde emeğin etkin olduğu bir ülkedir. Bu nedenle ülkemizde refah düzeyini arttırmanın yolu ücret ve maaşların hak ettiği değere ulaşmasıyla sağlanabilir. Geçtiğimiz yıllardaki toplu sözleşme süreçlerine baktığımız zaman , ülke refahından bağımsız biçimde çalışan üzerinden tasarruf yapmak, emek sömürüsünün bir başka şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. 2012 yılından günümüze kadar , yapılan zam oranlarının yanında TÜİK tarafından açıklanan altı aylık enflasyon farkı aynı ölçüde önem arz etmektedir. Altı ay içerisinde yaşanan enflasyon artışı , maruz kalınan alım gücünün hep gerisinde kalmıştır.

Enflasyon farkının maaşlara yansıtılmasında, amaç maddi kayıpları gidermek gibi görünse de TÜİK in çarşıya , pazara uymayan oranları belirlenen, amaca hizmet etmemektedir. Oysa belirlenecek zam oranları ve enflasyon oranı ülke gerçeği ile paralel olmalı, çalışanı ekonomik zorlukların içerisine itmemelidir. Enflasyon farkının olmadığı dönemlerde zam oranı doğrudan uygulanırken, enflasyon farkının çıktığı hatta arttığı dönemde bu durum TÜİK eliyle dizginlenmiş, siyasi iktidarın maaşları düşük tutma amacına hizmet etmiştir. Hatta siyasi iktidar kendince çok akıllıca bir yöntem ile elektrik, doğalgaz gibi yaşamın en önemli ve zaruri kalemlerine enflasyon farkı açıklandıktan sonra zam yapmaktadır.

Bu durum maaşlara enflasyon farkı olarak yansımamaktadır. Bu yaşanan mali kayıpların giderilmesi için EŞEL MOBİL sistem tekrar hayata geçirilmelidir. 1997 yılında uygulanan eşel mobil sistem sayesinde aylık enflasyon oranındaki artışa göre ücretlere ve maaşa zam yapılmıştır. Böylece alım gücünün düşmemesi ve refah düzeyinin desteklenmesi sağlanmıştır. Yüksek enflasyon ile yaşadığımız günümüzde toplu sözleşmede eşel mobil sisteminin uygulanması yönünde karar alınmalıdır. Artan yoksullaşmaya karşı bir parça olsun çalışan nefes alabilecektir. Seyyannen zam uygulaması uzun vadede büyük kayıplara neden olmaktadır.

En son 2023 yılında 8.077 TL olarak yapılan seyyanen zam , düşük gelirin iyileştirilmesi gibi gösterilmektedir. Oysa bu durum kısa vadede kazanç gibi görünse de uzun vadede büyük kayıptır. Özellikle öğretmenlerin maaşında artış gibi görünen bu zam ekders ücretine yansıtılmadığı için, ek ders ücretinin düşük kalmasına sebep olmaktadır. 2002 yılında ekders ücretinin en düşük öğretmen maaşına oranı 0,58 iken , 2025 yılında 0,31 ‘dir. Bu oran üzerinden bakıldığı zaman bugün ekders ücretinin 140 TL değil, 263 TL olması gerekmektedir. Seyyanen yapılan zam emeklilik maaşına etki etmediği için , emekli maaşlarında yarı yarıya kayıplar yaşanmaktadır. Bu durum emekliliği hak eden çalışanın, emekliliğine engel olmaktadır. Bugün emekli olan bir öğretmen seyyanen zam nedeniyle 27.734 TL emekli maaşı ve 835.924 TL emekli ikramiyesi alabilmektedir. Seyyanen zam uygulaması kök maaşa etki ettiği takdirdeyse aynı maaş 48.705 TL, emekli ikramiyesi ise 1.468.010 TL olmaktadır. Bu kayıpların sebebi seyyanen zam savunucularının basit anlayışlarıdır. Yaşanan bu kayıpların temel sebebi , siyasi iktidarın ekonomi politikalarını uygulamada yaptığı yanlışlardır. Daha acı tarafıysa bu politikalara destek veren, hatta bu politikaların uygulanmasında kolaylaştırıcı rol üstlenen yetkili memur konfederasyonun takındığı tavırdır. Çünkü taleplerine baktığımız zaman hala seyyanen zam istenmekte, hala enflasyon farkı için altı aylık kayıplara dur demeyen uygulamanın sürmesini istemekteler.

Bu da yetmezmiş gibi kendi kasalarını doldurmak adına, üyesi olan ya da olmayan çalışandan aidat taleplerini masaya taşımaktadırlar. Bu anlayış çalışanın yanında olamaz. Bu anlayış emek mücadelesi veremez. Bu anlayışın tek derdi kendi konfor alanlarını büyütmektir. Sonuç olarak , görevini layıkıyla yerine getiren eğitim çalışanı yaşanan ekonomik krizin ve yoksulluğun sebebi değildir. İnsan kaynağı bakımından üretken bir güce sahip olan ülkemizin zenginliğini verimli biçimde kullanamayan siyasi iktidarın yanlış politikalarının bedelini eğitim çalışanları ödememelidir. Neoliberal politikalardan güç alan , emeğin ve alınterinin karşılığını veremeyen bu anlayışa ve destekçilerine karşı yılmadan mücadelemizi sürdüreceğiz." şeklinde ifadeler kullandı.