Üniversite eğitimimin ilk bölümünü 1969 yılında mezun olduğum Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde, ikinci bölümünü Birleşmiş Milletler bursu ile Hollanda’nın ‘La Hey’ kentinde tamamladım.

   Birleşmiş Milletler’in sağladığı özel bir olanakla değişik ülkelerdeki yerel yönetimlerin yapılanmalarını, kent planlanmasını, kentlerin yönetimlerini ve gelişmelerini inceleme, değerlendirme fırsatım oldu.

   Batı Avrupa ülkeleri dediğimiz Almanya, Hollanda, İngiltere, Fransa ile Baltık ülkeleri denilen İsveç, Norveç, Danimarka gibi ülkelerin yönetim şekillerini incelediğimde ve bu ülkeleri ziyaret ettiğimde gördüm ki, Belediyeler çok güçlü, kentler çok bakımlı.

   Bu ülkelerde hiçbir konunun gizlenemediğini, herşeyin ŞEFFAFLIK anlayışı içinde yapıldığını gördüm.

   Halk beğenmediği kararları açıkça protesto edebiliyor, yöneticilerin eleştirilmesi ise sıradan ve gayet doğal bir olay gibi görülüyordu.

   Yolsuzluk hemen hemen yok gibi diyordu konuştuğum insanlar. Olsa bile anında ortaya çıkarılıp, yolsuzluk yapanların şiddetle cezalandırıldığını söylüyorlardı.

   Belediyeler, ekonomik yönden de, yasal açıdan da çok güçlü idiler.

   Kentlerin imar planları bir defa yapılıyor, imar planı değişikliği diye bir şeyi bilmiyorlardı. 

   Kent arsalarından rant elde edilmesi, alınan önlemler sonucu, olanaksız hale gelmişti.

   Kırsal kesimde Üretici Kooperatif Birlikleri, kentlerde Tüketici Kooperatif Birlikleri, halkın sağlıklı gıdalara ucuza erişmelerini sağlıyordu.    

   Bu kooperatiflerin en büyük destekçileri Belediyelerdi.

   

   Bu ülkelerde dikkatimi çeken en önemli konulardan biri de refahın topluma dağılması olmuştu. Öyle ki, fabrikada çalışan bir işçinin maaşı ile fabrika genel müdürünün maaşı arasında bizdeki gibi büyük farklılık yoktu. 

   Kadınlara ve gençlere büyük önem veriliyordu. Bu kesimler, özgürlüğün ve kalkınmanın itici güçleri olarak görülüyordu.  

   Bu ülkelere ‘REFAH TOPLUMU’ deniyordu.

   Eğitimim sırasında yaptığım inceleme ve geziler sonucu anladım ki, bir toplumun kalkınması ve zenginleşmesi Demokrasi’nin gelişmesine, Demokrasi’nin gelişmesi ise Belediyelerin güçlü olmasına bağlı.

   İnsanlar daima özgürlüğün ışığına doğru yol alırlar.

   Belediyelerin güçlenmesi ile birlikte Demokrasi gelişir.

   DEMOKRASİ demek ÖZGÜRLÜK demektir, ŞEFFAFLIK demektir.

   Demokrasi geliştikçe halkın refah düzeyi artar.

   Halk zenginleştikçe Devlet de güçlü olur.

   İbrahim Çallı diyor ki;

   "Şehirler şehir gibiyse, ülkeler ülke gibi olur."

   BELEDİYELER, o nedenle, ÇOK ÖNEMLİ…