İnançlarımızı Biz mi Seçtik, Yoksa Onlar mı Bizi Şekillendirdi?

Bir bebek doğduğunda, onun zihni henüz bir tohum gibidir. Ama o tohum, çoktan sürülmüş bir toprağa düşer. Aile, toplum, kültür, gelenek ve din… Hepsi o toprağın bileşenleridir. Ve çocuk, daha kendini bile tanımadan, bu toprağın inançlarıyla yoğrulmaya başlar.

Bu yüzden çoğumuz kim olduğumuzu değil, bize kim olmamız gerektiğinin öğretildiği bir hayatı yaşamaya başlarız.

Oysa doğmadan önce, her ruh nötrdür. Saftır. Işıktır. Birbirinden ayrılmaz. Ama dünyaya geldiğimizde bir ad, bir dil, bir inanç sistemi, bir aidiyet damgası taşırız. Ve bir zaman sonra bu “etiketler” bizim gerçeğimiz olur.

Şimdi soruyorum:
Eğer hepimiz, içine doğduğumuz inanç sistemlerinin bize öğretilmiş olduğunu, biz doğmadan çok önce var olduğunu fark edebilseydik…
Eğer bunu bir farkındalıkla görebilseydik…
Hâlâ birbirimizi ayırır mıydık?

Birbirimize öfkelenir miydik?
“Senin doğrun yanlış” diyerek savaşlar çıkarır mıydık?
“Benim tanrım seninkinden üstün” diyerek öldürür müydük?

İnançlar kutsaldır, evet. Ama sadece bize hizmet ettiği sürece. Eğer bir inanç, başka birini dışlamaya, yargılamaya, hatta yok etmeye yönlendiriyorsa, artık ilahi olanla değil, insan egosuyla ilgilidir.

Belki de gerçek barış; önce inançlarımızla aramıza biraz mesafe koymakla, sonra da her bireyin inançla kurduğu ilişkiyi özgürleştirmekle mümkün olur.
Ve belki o zaman… Silahlar değil, sadece sorular konuşur.

Belki de bu yüzden, artık nefesimizi sadece yaşamak için değil, uyanmak için kullanma zamanı.

Çünkü nefes, bize ait olan en kadim bilgidir.
Ve her bilinçli nefes, içimizde saklı olan o özgür, nötr, ışıklı alanı hatırlatır.
Orada din yoktur, ırk yoktur, milliyet yoktur.
Orada sadece birlik vardır.

Eğer her birey, kendine şu soruyu sormaya başlasa:
“Bu inancı ben mi seçtim, yoksa bana mı öğretildi?”
İnan ki dünya çok farklı bir yer olurdu.

Savaşlar biter, yargılar çözülür, nefret yerini merhamete bırakırdı.
Ve biz, özümüzle yeniden tanışırdık.

Belki o zaman gerçekten yaşamaya başlardık.
Ve belki de o zaman, ilk kez kendi seçtiğimiz bir inancın sessizliğinde huzur bulurduk.

Nefesle Dönüştürücü Yaşam Koçu
Nimet Ünal Mızraklı

{ "vars": { "account": "G-7YJBF10L1T" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }