Gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti olmasın. Hangi bahaneler, hangi ihmaller kadınların ölümüne sebep oluyor. Hiç kimsenin hiçbir bahane ile hiç kimseyi öldürmeye hakkı yoktur. İlgili merciiler gerçekten bunların sebepleri üzerinde durup ciddi araştırmalar yapıp tedbirler alıyor mu?

Son on yılda görülen kadın ölümlerindeki artış bunun ciddiye alınmadığı, caydırıcı ve yaptırım gerektiren cezaların verilmediğinin bir sonucudur.

Yıllar itibariyle kadın cinayetlerinin artmasında en önemli etken yetkili ve etkili kurumlar tarafından kadını değersizleştirilmesi ötekileştirilmesidir.

“Kadın ve erkeği eşit konuma getiremezsiniz, bu fıtrata terstir.”

“Bir kadın olarak sus, kadınsa herkesin içinde kahkaha atmayacak”

“Ben zaten erkek-kadın eşitliğine inanmıyorum.”

“Evdeki işler yetmiyor mu?”

“Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil.”

“Gecenin o saatinde dışarıda ne işi var?”

Etkili ve yetkili kurumlar tarafından sürekli her ortamda dile getirilen yukarıdaki ve buna benzer söylemler erkek cinayetlerini besleyerek erkek egemen bir zihniyet oluşmasını teşvik ediyor. Kadının kendi hayatlarına dair karar alma aşamalarında daha baskıcı ve kışkırtıcı olarak karşımıza çıkıyor.

Bu bağlamda hazırlanan İstanbul Sözleşmesi kadınları her türlü şiddetten korumak için imzalanmıştır.

İstanbul Sözleşmesinin tartışmaya açmak erkek şiddetini teşvik etmektir. Türk aile yapısını bozduğunu iddia edenler aslında kadınların toplum içinde güçlenmesini, kendi ayakları üzerinde durmalarını istemiyorlar. Kendi bağnaz düşüncelerini egemen kılmaya çalışarak kadınları ezmeye hatta yok saymaya çalışıyorlar.

Son zamanlarda etkili ve yetkili makamlar tarafından yapılan tüm söylemler İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızı çekme adımı olarak görülmektedir.

Grafikte de görüldüğü üzere İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı 2011 yılında 6284 sayılı koruma kanunun uygulanmasıyla kadın cinayetlerinin azaldığı görülmektedir. Kadın giderek artmasının en büyük sebebi cezasızlık algısıdır.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekme durumunda evrensel değerlerden uzaklaşan Türkiye nasıl bir ülke olur? Öncelikle bu soruyu sormalıyız ve sonuçlarının göz ardı etmemeliyiz.

“Kendilerinin istediği yaşam tarzının dışında yaşayan kadınların şiddeti ve cinayeti hak ettiği algısı yaratılıyor.”

Kadınlar öldürülüyor, cansız bedenleri ormana atılıyor ve hala kadınlar suçlanıyor. Erkeğin cinayetle suçlanan gözü dönmüşlüğüne zemin hazırlayan söylemlerden ve politikalardan uzak durulmalıdır. Hak, hukuk, adalet, yaşam hakkı ve yaşam güvenliğinin sağlanması için devletin gerekli önlem ve tedbirleri alması gerekir.

Yardım çığlığı atan kadınlarımızın daima yanlarında olup çığlıklarını duyalım duyuralım!

                                                                                                                                                               Ayşen SARIOĞLU KOCABAY