GÖRÜLMEYEN MÜCADELE

Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, özel eğitimin altyapısını oluşturacak çalışmalar başlatıldı. O yıllarda ülkemizde özel eğitim alanı neredeyse hiç bilinmiyordu. Bu nedenle yabancı uzmanlar davet edilerek kapsamlı raporlar hazırlandı. Bu raporlar arasında en önemlisi, dönemin özel eğitim ihtiyaçlarını analiz eden ve bugün “Mackenzie Raporu” olarak bilinen çalışma oldu. Bu raporun önerileri 1950 yılından itibaren uygulanmaya konuldu.

Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, özel eğitimin altyapısını oluşturacak çalışmalar başlatıldı. O yıllarda ülkemizde özel eğitim alanı neredeyse hiç bilinmiyordu. Bu nedenle yabancı uzmanlar davet edilerek kapsamlı raporlar hazırlandı. Bu raporlar arasında en önemlisi, dönemin özel eğitim ihtiyaçlarını analiz eden ve bugün “Mackenzie Raporu” olarak bilinen çalışma oldu. Bu raporun önerileri 1950 yılından itibaren uygulanmaya konuldu.
Genç yaşta geçirdiği bir hastalık sonucunda görme gücünü kaybeden Mithat Enç, hukuk eğitimini yarıda bırakıp özel eğitim alanında öğrenim görmek üzere yurt dışına gitti. Yurda döndüğünde ise özel eğitim çalışmalarının başına getirildi. 1951 yılında Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki ilk körler okulu açıldı.
1950 yılı aynı zamanda, adını ve sembolünü körlerin kullandığı kabartma yazı alfabesinden alan Altı Nokta Körleri Eğitme ve Kalkındırma Derneği’nin kuruluş tarihidir. Yukarıda özetlenen gelişmelerin, körler okullarının açılmasının, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde özel eğitim biriminin kurulmasının ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nde özel eğitim öğretmeni yetiştiren bölümün faaliyete geçmesinin arkasında Altı Nokta’nın yoğun çabaları bulunmaktaydı.
1960’lı yıllar, dünyada ve ülkemizde toplumsal uyanışın ve kitle hareketlerinin yaygınlaştığı bir dönem oldu. Buna paralel olarak, körler arasında da hak arama bilinci yükseldi. Körler okullarından mezun olup lise ve yükseköğretimini tamamlayan kişilerin sayısı arttı; öğretmen, müzisyen, avukat gibi meslek sahibi kör bireyler yetişmeye başladı. Aynı zamanda “körlerin eğitilebilir ve üretken olabileceği” düşüncesinin toplumda yayılması, kör bireylerin kent merkezlerinde iş bulmak amacıyla yoğunlaşmalarına yol açtı.
1980 yılına gelindiğinde, Türkiye’nin toplumsal ve siyasal yaşamında sancılı bir dönem başladı. 12 Eylül sürecinde on binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı ve ağır cezalara çarptırıldı. Bazı kör aydınlar da bu süreçten etkilendi; içlerinde tutuklananlar ve işkence görenler oldu. Ancak önemli bir bölümü büyük kayıplar yaşamadan normal yaşamlarına dönebildi.
Bu koşullar altında körlerin hak mücadelesinin gerilemesi beklenirken, aksine tam tersi bir süreç yaşandı. Daha 1981 yılından itibaren kör aydınlar yeniden toparlanmaya, örgütlenmeye ve hak temelli talepler için girişimlerde bulunmaya başladı. Altı Nokta, yeni kimliğini oluşturma sürecine 1984 yılında hazırlanan ve 1986’da broşür olarak yayımlanan “Genel Durum Değerlendirmesi ve Görevlerimiz” başlıklı kısa ve orta vadeli programıyla adım attı. Bu programda o güne kadar benimsenen ilke ve perspektifler de yer aldı. Derneğin demokratik kitle örgütü kimliğini güçlendirme anlayışı doğrultusunda, adı 1986’da Altı Nokta Körler Derneği olarak değiştirildi.
Altı Nokta, bir yandan da illerde şubeleşmeye büyük önem verdi. Ege Bölgesi’nde Kütahya’dan sonra kurulan Denizli Şubesi’nin kuruluşuna, tıpkı Mithat Enç gibi Behçet hastalığı sonucu genç yaşta görme gücünü kaybeden ve 20’li yaşlarının başında öğretmenlik yapan Azmi Ermiş öncülük etti. Ermiş, arkadaşlarıyla birlikte 1988 yılında Denizli Şubesi’nin temellerini atarak bölgedeki kör hareketinin öncülerinden biri oldu.
Bugün 75. Yılına ulaşan derneğimiz, hiçbir kamusal destek almamasına rağmen 34 ilde örgütlenmesini tamamlamış güçlü bir yapıya sahiptir. Hak temelli mücadeleyle örülü bu tarih, bizlere görev ve sorumluluk bilinci aşılamakta; kararlılıkla sürdürdüğümüz çalışmalarımıza ışık tutmaya devam etmektedir.

Kamil AY

{ "vars": { "account": "G-7YJBF10L1T" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }