Başkan Mersin açıklamada; '' Küresel ekonominin içinde bulunduğu yüksek enflasyon sürecinin Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı jeopolitik risklerin etkisiyle şiddetlenmesi ve enflasyonu dizginleyebilmek adına dünyanın önde gelen merkez bankalarının agresif faiz artışlarına giderek daraltıcı para politikası uygulamalarının bu sefer de resesyon olgusuna yol açma ihtimalinin belirlenmesi hatta resesyonun somut belirtilerinin ortaya çıkmaya başlaması ile dünya ekonomisinin mevcut sorunlarına yeni bir boyut eklenmiş oldu. Ülkemiz ekonomisi ise bugün küresel ekonomik sorunlara eklemlenen önemli iç makroekonomik meseleleri ile adet örs ile çekiç arasında kalmış durumda. Açıklanan Temmuz 2022 rakamlarıyla %80'e ulaşan yıllık tüketici enflasyonu ve %145 seviyelerine çıkan ve de önümüzdeki aylarda tüketici enflasyonunu artırması kaçınılmaz olan üretici enflasyonu ile çok yüksek fiyatlar genel düzeyi ve artmaya devam ederek enflasyonu besleyen kur*enflasyon sarmalına neden olan döviz kurları temel makro sorunlarımızdan.

Öte yandan ekonomi yönetimi yüksek enflasyona rağmen geleneksel politikaların dışına çıkarak peşpeşe faiz indirse de piyasa faizlerinin politika faizlerini takip etmeyerek aksine hızla yükselmesi sonucunda iş dünyası şuanda yıllık ortalama %45-50 lere varan ticari kredi faiz oranlarıyla karşı karşıyadır.

Çok yüksek finansman maliyetlerinin yanında bankaların risk iştahlarının düşük olması dolayısıyla kredi kullandırmaya gönülsüz olmaları ve şuanda kredi musluklarını adeta kapatmış bulunmaları yüksek enflasyon nedeniyle işletme giderleri çok artmış ve de işletme sermayesi ihtiyaçları had safhaya çıkmış bulunan firmalar açısından yaşamsal bir soruna dönmüş bulunmaktadır. Yatırımın üretimin istihdamın büyümenin ve nihai olarak kalkınmanın taşıyıcı kolonu durumunda bulunan reel sektörün finansmana uygun faiz oranlarıyla ve hızlı bir biçimde ulaşılabilmesi sürdürülebilir bir ekonominin olmazsa olmazı durumunda olduğundan krediye erişilememe sorununun biran evvel çözülmesi gerekmektedir. Sıcak bir tartışma olan ham madde, ara malı ve döviz stoku bulundurma meselesine gelince hızlı fiyat artışları ve zaman zaman yaşanan tedarik sorunları karşısında faaliyetlerini aralıksız sürdürebilmek kaygısı taşıyan firmaların maliyetlerine katlanarak stok bulundurmalarının stokçuluk olarak değerlendirilmesi en hafif deyimle empati eksikliğidir. Hele hele ihracat yapsa da ihracata ithalata bağımlılık oranının %70 lerin üzerinde olduğu ülkemizde üretebilmek için birçok girdiyi ithal etmek durumunda olan firmaların kur oynaklığının yüksek olduğu mevcut ortamda, kur riskini yönetilmek için döviz bulundurmaları sonderece olağandır. Ayrıca döviz borçlusu şirketlerin ödemelerinin düzenliliği açısından döviz varlığına sahip olmaları normal karşılanmalıdır. Tek tek ağaçlara bakmayı bırakıp ormanın bütününe baktığımızdaysa çoğu makro ekonomik sorunumuzun aslında konjonktürel değil aslında yapısal olduğunu, dolayısıyla da kanseri vitaminlerle tedavi etmeyi andıran günübirlik uygulamalarla çözülemeyeceklerini kalıcı çözümler için yapısal reformların şart olduğunu kavramamız gerekmekte. Günümüz dünyasında sağlıklı ekonomilerin demokrasinin ve hukuk devletinin kalitesine bağlı olduğu demokratik kurumlarımızı ve hukuk devleti ilkelerini güçlendirmenin ekonomik kalkınmamız açısından elzem olduğu düşünülürse; öngörülebilir ve istikrarlı bir ekonomik iklim yaratılarak tüm aktörlere güven telkin edilebilmesi için reformist bir yaklaşımla demokrasi-hukuk devleti--ekonomi sacayağının öncelikle demokrası ve hukuk devleti ayaklarının yerli yerine oturtulması büyük önem taşımaktadır.'' dedi.